Bitkisel Yağlar Hakkında
Uçucu yağlar, konsantre Tabiat Ana’dır. Ağaç kabuğu ve reçine, bitki yaprakları, saplar, kökler ve çiçekler, kabuklu yemişler, tohumlar ve hatta meyveler gibi çeşitli kaynaklardan elde edilen oldukça konsantre bitki özleridir. Vücudun kendi iyileşme süreçlerini desteklediği bilinen tıbbi bileşikler içermektedirler. Şimdiye kadar keşfedilen 3.000'den fazla uçucu aromatik bileşik türü vardır. Bu bileşikler her bir uçucu yağın faydasını, aromasını ve doğasını büyük ölçüde belirler. Herhangi bir uçucu yağda bulunan aromatik bileşiklerin hassas oranı, onu benzersiz kılar ve belirli faydalar sunmasını sağlar. Eşsiz kimyasal yapısı nedeniyle, her bir uçucu yağ türden türe ve hatta bitkiden bitkiye değişir.
Uçucu yağlar, vücudunuza inhalasyon (soluma) ve topikal uygulama yoluyla ulaşır. İnhalasyonda uçucu yağın aromatik bileşikleri akciğerler yoluyla kan dolaşımına ulaşır ya da koku soğanı yoluyla sinir sistemine ulaşır. Topikal uygulamada ise deri yoluyla kan dolaşımına ulaşır.
Saf uçucu yağlar, kurutulmuş bitkilerden daha etkilidir ve çıkarıldıkları bitki ve ağaçlardan çok daha güçlüdür. Çoğu direkt olarak cilde uygulandığında ciltte tahrişe yol açabilmektedir. Bu nedenle cilt uygulamalarında bir sabit yağ (baz / taşıyıcı yağ) ile seyreltilerek kullanılmalıdır.
Sabit (baz / taşıyıcı) yağlar, tipik olarak bir bitkinin çekirdeklerinden, kabuklu yemişlerinden veya tohumlarından elde edilen bitkisel yağlardır. Sabit yağlar, doğrudan cilde uygulamalarda uçucu yağları seyreltmek için kullanılır. Uçucu yağları bir sabit yağda seyreltmek, etkinliklerini artırır. Uçucu yağların daha iyi emilmesine yardımcı olurlar. Farklı sabit yağların farklı sağlık yararları ve besleyici etkileri vardır. Güzellik ve sağlık rutininizin önemli bir parçasını oluşturabilirler.
Bitkisel Yağların Hikayesi…
Bitkisel yağlar Antik Mısır’da, M.Ö.4500 lerde kullanılmaya başlandı. Eski Mısırlı şifacılar tarafından tanınan ilk derlemelerden birine “Ebers Papyrus” adı verilir. Yaklaşık M.Ö.1500 yılına ait olmasına rağmen, daha önceki metinlerden kopyalanmış olduğuna inanılır. İçerdiği yaklaşık 700 reçete ile eski çağ hekimliğine ışık tutan Ebers Papirüsü, Teb kentinde bir mumyanın kucağında bulunmuştur ve bugün Leipzig Üniversitesi Kütüphanesi'nde korunmaktadır. Dolaşım sistemi, kan damarlarının tüm vücudu sardığı, kalbin kanı dağıtan bir merkez olduğu gibi bilgileri içermesi, o dönemde tıbbın ulaştığı seviye hakkında şaşırtıcı ipuçları vermektedir. Parşömen, ayrıca Mısırlıların korunmaya değer gördüğü tarifler, törenler ve diğer bilgileri de içerir. Eski Mısır’da bitkisel yağların kullanım alanları:
"Ayur Veda" adı verilen geleneksel Antik Hint tıbbının, şifalı iksirlerine uçucu yağları dahil etme konusunda 3000 yıllık bir geçmişi vardır. Eski Hindistan’da bitkisel yağların kullanım alanları:
Antik Çin’de bitkisel yağların kullanımı ilk olarak MÖ 2697-2597 yılları arasında, Efsanevi Sarı İmparator Huang Ti'nin hükümdarlığı sırasında kaydedilmiştir. Ünlü kitabı "Sarı İmparatorun İç Hastalıkları" çeşitli bitkisel yağların kullanımlarını içerir ve bugün hala doğu tıbbı uygulayıcıları tarafından yararlı bir klasik olarak kabul edilmektedir. Frankincense, mür, galbanum, tarçın, sedir ağacı, ardıç ve başakçağı gibi esansiyel yağlar, geleneksel Çin Tıbbı’nda bolca kullanılmıştır. Antik Çin’de bitkisel yağların kullanım alanları:
MÖ 400-500 yılları arasında Yunanlılar, Mısırlılardan alınan uçucu yağların bilgisini kaydetti. "Tıbbın Babası" olarak bilinen Yunan hekimler Galen ve Hipokrat (M.Ö.460-377) kekik, safran, mercanköşk, kimyon, nane, mür, rezene ve çok daha fazlasını içeren yaklaşık 300 bitkinin etkilerini belgeledi. Mür merhemi, Yunanlı askerler tarafından enfeksiyonlara karşı savaşmak için kullanıldı. Antik Yunan’da bitkisel yağların diğer kullanım alanları:
Roma, MÖ 30'da Mısır'ı işgal etti ve fethetti, kontrolü Kleopatra'dan aldı ve kendisini bölgenin en önde gelen medeniyeti olarak kurdu. Romalılar birçok bitkisel yağı günlük olarak şu alanlarda kullandılar:
Avrupa’da Haçlı Seferleri sırasında şövalyeler ve orduları, Orta Doğu'da uçucu yağları ve bunları çıkarmak için kullanılan damıtma yöntemlerini keşfettiler. İbn-i Sina’nın yağlar hakkında yazdığı bazı kitaplarla da tanıştılar. Şövalyeler daha sonra bu bilgiyi Batı Avrupa'ya yaydı. Lavanta, Gül, Buhur, Çam, Biberiye, Nane, Mercanköşk, Kekik, Adaçayı gibi uçucu yağlar yaygın olarak şu alanlarda kullanıldı:
Osmanlı döneminde İbn-i Sina’nın (980-1037) en büyük eserleri “Şifa” ve “El-Kanun fit-Tıb“da 900’den fazla tıbbi bitki, hayvani ve inorganik kökenli ilaç ve insan vücudu üzerindeki etkileri yer almaktadır. İnb-i Sina aynı zamanda bugün kullanılan uçucu yağı damıtma yöntemini keşfetmiştir. Osmanlı’da bitkisel yağların kullanım alanları:
Günümüzdeki Kullanım Alanları:
Fiziksel Sağlık
Modern yaşam tarzları her zaman fiziksel sağlık için en uygun koşulları yaratmaz. Kötü beslenme, egzersiz eksikliği ve çevresel toksinlerin aşırı bolluğu bedeni dengesiz bırakabilir ve enerji seviyelerini azaltabilir. Bitkisel yağlar dengenizi yeniden sağlamanıza ve en iyi şekilde hissetmenize yardımcı olabilir.
Güzellik Rutininiz
Kimyasaldan uzak, tamamen doğal bitkisel yağlar, yaşlanma belirtilerinin görünümünü yumuşatmaya, saçlarınızın ve cildinizin temizlenmesine, beslenmesine, yenilenmesine, nemlenmesine ve ışıldamasına yardımcı olur.
Pozitif Duygular
Her bir uçucu yağın çeşitli, hoş ve benzersiz kokusu duyguları ve anıları tetikler, bu da daha doyurucu ve dengeli bir yaşam arayışınızda size yardımcı olabilir. Stresi ve olumsuzluğu atmanıza, huzur, denge ve neşeyi yeniden keşfetmenize yardımcı olmak için uçucu yağları ve yağ karışımlarını difüzyon, masaj, inhalasyon veya topikal uygulama için kullanabilirsiniz.
Manevi Farkındalık
Uçucu yağlardaki saf bileşenler koku alma reseptörlerini uyarır ve beynin limbik sistemindeki hafıza, duygu ve zihin durumuyla ilişkili bölgeleri harekete geçirir, ilham, sakinlik ve dinginliğin keyfini çıkarmanıza yardımcı olur.
Ev Aromaterapisi
Uçucu yağlar ve hidrosollerle hazırlanan temizlik ürünleri ile evinize tamamen doğal bir temizlik ve bakım uygulayabilirsiniz.